20 Aralık 2010 Pazartesi

Zeynep Avcı | Ahşap Köşkün Hanımefendisi

Kısa hikayelerden oluşan bir öykü kitabı Ahşap Köşkün Hanımefendisi, kitaba adını veren öykü ile başlayıp değişik bakış açılarından aynı Ahşap Köşkü ve Hanımefendisini anlatan, Çınar'ın bakışından anlatılan hikaye çok ilginçti benim açımdan...




Bu kitabın bende uyandırdığı his şöyle; kenarda kalmış unutulmuş cildi eskimiş ama elinize her aldığınızda ve okuduğunuzda/baktığınızda/dokunduğunuzda içinizde harika bir his uyandıran şey...
Hanımefendinin şapkalarından bahseden hikaye işte o bakılan ve dokunulan kısımlarını tamamladı benim için...


İstanbul beyefendisi benzetmesi yaparlar hani şık, sürekli ütülü, bakımlı giyinen beylere, bizim Ahşap köşkün hanımefendisi de tam da bu dokuda dışarı çıkmadan payetli eldivenlerini ve tüylü şapkalarını mutlaka giyen bir kadın. 
Aynı yere baktığınızı düşünün ama her seferinde başka bir odak noktasından yapın bunu gördüğünüz şey aynı olmasına rağmen her seferinde farklı göreceksiniz baktığınız şeyi...


Diğer kısa hikayeler de çok başarılı oldukça yalın ve etkili bir dille yazılmış ve özellikle bir kadın ve bir erkeğin konuşma diyaloglarından oluşan hikaye harika özetliyor durumu :)


Zeynep Avcı


bu kitabı benim için özel yapan şeyse son sayfasına benim için yazılan not, 1999 yılından kalma ve şuan içinde bulunduğum dönüm noktası (bu açıklamayı kendim için ekledim)

7 Aralık 2010 Salı

André Gide | Kadınlar okulu

2 haftadır André Gide Kadınlar Okulu'nu okuyordum, dün gece bitti ve nasıl bir his bıraktı bende buraya yazmak istedim. 
Aslında fikrim şu ki bir kitabın sizde bıraktığı duygu, hemen öncesinde okuduğunuz kitapla çok alakalı !
şöyle ki bu kitabı 2.okuyuşum ve ilkinde sevdiğimi hatırlayarak 2.kez okumak istemiştim fakat bu okuyuşum tam bir hayal kırıklığı oldu benim için, çünkü hemen öncesinde Anna Karenina'yı okumuştum.
Yani edebi açıdan çok üst düzey bir kitaptan sonra André Gide Kadınlar Okulu'nu okumak tam da enfes bir tatlı üstüne turşu suyu içmek gibi geldi bünyeme O.o


Kadınlar Okulu, tüm hayatını ve aşık olduğunu sandığı kocasını sorgulayan bir kadının günlüğüdür aslında. Kitap iki bölümden oluşur, ilk bölüm tanışma ve aşık olma coşkusuyla yazılan bir genç kızın anılarından, ikinci bölüm ise ilkinden 20yıl sonra çocukları olan ve evlendiği adamı ve tüm hayatını sorgulayan aynı kadının anılarından oluşmaktadır.
  Genel olarak edebi dilini ve yapısını oldukça zayıf buldum, kitabın hoşuma giden tek yanı, 1. ve 2. bölümü okurken -günlüğü yazan karakterin aynı olmasına rağmen- aradan geçen 20 yılı gerçekten de size çok güzel hissettirmesi...
That's all !
Sanırım Tolstoy'dan devam etmeliydim ben !
André Gide (1869-1951)