Bu kitabın bende uyandırdığı his şöyle; kenarda kalmış unutulmuş cildi eskimiş ama elinize her aldığınızda ve okuduğunuzda/baktığınızda/dokunduğunuzda içinizde harika bir his uyandıran şey...
Hanımefendinin şapkalarından bahseden hikaye işte o bakılan ve dokunulan kısımlarını tamamladı benim için...
İstanbul beyefendisi benzetmesi yaparlar hani şık, sürekli ütülü, bakımlı giyinen beylere, bizim Ahşap köşkün hanımefendisi de tam da bu dokuda dışarı çıkmadan payetli eldivenlerini ve tüylü şapkalarını mutlaka giyen bir kadın.
Aynı yere baktığınızı düşünün ama her seferinde başka bir odak noktasından yapın bunu gördüğünüz şey aynı olmasına rağmen her seferinde farklı göreceksiniz baktığınız şeyi...
Diğer kısa hikayeler de çok başarılı oldukça yalın ve etkili bir dille yazılmış ve özellikle bir kadın ve bir erkeğin konuşma diyaloglarından oluşan hikaye harika özetliyor durumu :)
Zeynep Avcı
bu kitabı benim için özel yapan şeyse son sayfasına benim için yazılan not, 1999 yılından kalma ve şuan içinde bulunduğum dönüm noktası (bu açıklamayı kendim için ekledim)